Her İnsan İnancının Kuludur

 İbn Arabi fetva konusunu anlatırken mealen her konuda bir fetva bulunmasının zor olduğunu, bir fetva bulunsa bile her insanın fetva makamının kendi vicdanı olduğundan bahseder. Nitekim kendisi de dini konulardaki hükümleri anlatırken o konudaki farklı içtihatlara yer verdikten sonra "ben de bu konuda şöyle düşünüyorum" diyerek kendi fikrini belirtir. Aynı şekilde Immanuel Kant da vicdanı tanrının insanın içindeki şubesi olarak görür. O'na göre susturulmamış bir vicdan ahlak, hak ve hakikat konusunda en doğru kararı verebilecek güce sahiptir. Bütün bu tespitler inanç ve ahlak konusunun kişinin kendi vicdanına göre şekillenebileceğini gösterir. 

Peki vicdanın şekillendirdiği inanç ve ahlak herkese göre olması gereken objektif ahlak mıdır? Vicdan her zaman hakkı görüp adaleti gözetebilir mi? Aslında vicdan karar verme mekanizması olmaktan ziyade aklın kararlarını kendi değerlerine göre yargılayan, akla yol gösterip onu yönlendiren bir olgudur. Vicdan, bencil duyguların köreltmediği, düşünebilecek kadar kendisini eğitmiş bir akla, ahlakın sınırlarını öğretebilir. Bu öğretinin niteliği kişinin eğitimine, akli melekelerini kullanma kapasitesine, düşünce yapısına ve karakterine göre değişir. Bu da ahlaki anlayıştaki farklılıkları ortaya çıkarır. Örneğin kötülük çekirdekte herkes için kötülükken dışarıya doğru genişlediğinde bazı vicdanların kötülük algısının dışına çıkarak kötü olmaktan çıkabilir. İnsanlara zulmetmek tüm vicdanların kötü kabul edeceği çekirdek bir kötülükken bunu zulmü çeşitli sebeplere dayandırarak mutlak kötülükten uzaklaştırmak ve belirli bir seviyede vicdana kabul ettirmek, hatta vicdanın isteği haline getirmek aklın, düşüncenin, vicdanın eğitimi ve kapasitesi ile ilgili bir durumdur. Çekirdekten uzaklaştıkça özden kopmayan veya koparılmayan vicdan her zaman her durumda hakikati olduğu gibi algılar ve kabul eder. Ancak ahlaken iyi çocuk olma evresini geçememiş, evrensel yargı kriterlerine haiz olmayan vicdanlar, hükümlerini değişkenlere göre verdiği için, aynı durumda çok farklı sonuçları ahlaki kabul edebilirler. 

Aklın kuvveleri ile dış dünyayı algılayan insan bu kuvvelerin algı niteliği ölçüsünde kendi inancını oluşturur. Dolayısı ile tek inanç, tek olgu, tek hakikat farklı zihinlerde milyonlarca farklı inanca dönüşebilir. Ve her birey kendi algısı ölçüsünde hakikati idrak eder ve idrak ettiğinin kulu olur. 

Yorum Gönder