Ey dünya!
Sen benim gözümde güzelsin. Baharın, kışın, çiçeğin, böceğin ancak benim bakışımla güzel. Sendeki esrarı çözmek için kafa yoran ve sendeki sanatı mükemmel diye takdir eden benim. Sen bütün cazibenle on binlerce yıldır zamanı öğütüp güzelliğini sergilerken ben sadece bir anlığına sana uğramış bir ziyaretçiyim.
Ben topraktan geldiysem bu toprak senin toprağın mıydı? Toprağa döndüğümde senin bir parçan mı olacağım? Ben senden miyim yoksa bir misafir mi? Yoksa bende, beni sana bağlayan senden bir şeyler mi var?
Senin şatafatını anlayıp takdir edebilen tek varlık benim. Yoksa varlığının ve güzelliğinin bir anlamı olmazdı. Sendeki bu güzellik bendeki fanilikle birleşince ortaya acıdan ve mutsuzluktan başka bir şey çıkmıyor. Senin sunduğun her mutluluk zeval düşüncesi ile yaralanıyor, ölüyor.
Sen sahip olduğun güzellikleri temaşa ve idrakime cömertçe sunarken o güzelliklere hükmetme konusunda aynı cömertliği ve adaleti sergilemiyorsun. Bir yandan her karanlığında yeni bir gün, her kışında yeni bir bahar vadedip beni oyalarken, diğer yandan da her dönüşünle zamanımı değirmen taşı gibi öğütüyor, ömrümü benden alıyorsun.
Seni arzulamamın sebebi senin toprağından olmam olsa gerektir. Ki bu arzu hiçbir zaman bitmez. Sen verdikçe daha fazlasına ihtiyaç duyar. Nefsim yanılarak ihtiyaçların karşılanmasını mutluluk sayar. Bu sebeple gerçek mutluluğa asla erişemez.
Benim senden olmayan bir yönüm var ki senin güzelliklerini anlayan ve takdir eden odur. Nefsim sana kul olup onu unuttuğunda hayatı senin sunduğun sahte mutluluklar ve o mutlulukların zevali korkusuyla geçer. Sen hiçbir zaman senden olmayan yönümün ihtiyaçlarına cevap veremezsin. Bu sebeple nefsim yönümü sana çevirdiğinde ve senden medet umduğunda büyük bir boşluğa düşer ve sen bu boşluğu dolduramazsın.
Eğer senden olmayan yönüme kulak versem bilirim ki onun sana ihtiyacı yok. Ve yine bilirim ki mutluluğa ihtiyaç duyan o. O'nun mutluluğu senden değil kendisinden gelir. O kendisini bilince mutlu olur. Sana meftun olan insanın içine düştüğü boşluk senin gibi maddi değil manevi bir boşluktur. Manevi boşluk maddiyatla doldurulmaz. Bu boşluk benim senden olmayan yönümün idraki ve ilmiyle dolar. İşte o idrak ve ilim gerçek mutluluktur.
Ey dünya!
Bir kez daha sana baktım pencereden. Kendi penceremden. Gördüm ki o yeşil yapraklar geçen yılki yapraklar değil. Çiçeklerin görüntüsü, güzelliği, renkleri, kokusu aynı ama kendileri farklı. Farklı cırcır böcekleri aynı şarkıyı söylüyorlar bin yıllardır. O sokaklar dolusu insanlar da değişiyor birer birer. Senin kevnin fesadını unutturuyor.
Ben biri fani biri baki, biri senden biri senin sahibinden olmak üzere iki emanet sahibiyim. Hangisini gözetirsem onunla olacağım. Ya nihayet çok arzuladığım, peşinden koştuğum sana kavuşacağım ya da senden kurtulup beka bulacağım.