Duygusal Ahenk: Empati

 

Empati nedir, Empati hakkında yazı.


    İnsanlar çoğu kez içinde bulunduğu duygusal durumu kelimelere dökmezler. Bunun yerine farklı ipuçları verirler. Ses tonu, davranış biçimi, yüz ifadesi, mimikler, jestler ve benzer türden sözsüz ifadeler insanın his dünyasını yansıtır. Üzgün, neşeli, utanan sıkılan insanların bu durumları davranışlarından çok net bir şekilde anlaşılır. Bir insanın hislerini anlamanın tek yolu onu sözel şekilde ifade etmesi veya hislerinin davranışlarına yansıması değildir. İnsan kendi duygularından yola çıkarak başkasının içinde bulunduğu durumu algılayabilir. İşte bu durumların tamamına empati denir.

    Empati insanın doğasında var olan bir yetidir. Gelişim psikologları bir bebeğin yanında ağlayan diğer bir bebekten etkilenerek ağlamaya başlamasını, yine henüz bebeklik evresinden çıkmamış çocukların şahit oldukları kazalara üzüntüyle, sevinçlere sevinçle cevap vermesini empatinin köklerinin bebekliğe kadar uzandığının göstergesi olarak kabul etmişlerdir. Yapılan araştırmalar bebeklerin iki yaşına kadar başkasının acılarını kendi acılarından ayıramadığını ortaya koymuştur. İki buçuk yaşından itibaren çocukların başkalarının rahatsızlıklarına gösterdikleri tepkiler farklılaşmaya başlar. Kendini ve dış dünyayı tanımaya başlayan çocuklarda empati kavramı, diğer bir çok davranış gibi, gördüklerini taklit ederek gelişir.* (Daniel Goleman / Duygusal Zeka)

    Çocuklar altı yaşına kadar duygusal empatiyi, altı yaşından sonra zihinsel empatiyi öğrenirler. Zihinsel empatide olayları başkasının bakış açısı ile görmek, onun gibi düşünmek ve bu düşüncelere uygun davranmak söz konusudur. 10-12 yaşlarında ise soyut empati kazanılır ki bu insanın kendisinden daha az imkana sahip olan kişiler için kaygılanması demektir. Bu gelişim süreci bize empatinin bir eğilim olarak insanda var olduğunu ancak eğitilmesi gerektiğini göstermektedir. (Nevzat Tarhan / Duyguların Psikolojisi)

    Empatinin temelinde öz bilinç bulunmaktadır. Kendi yaşadığı duygunun farkında olamayan insanlar başkasının ne yaşadığını hissedemezler. Bu sebeple her çocuk önce kendi duygularını tanımalı ve yaşamalıdır. Ebeveynin “çocuğum üzülmesin” diye çocuğun davranışlarına gereken tepkiyi göstermemesi, çocuğu, onu üzecek duygusal çevrelerden izole etmesi çocukta empati yetisinin gelişmesine engel olur. Ebeveynler ve öğretmenler çocukları eğitirken onun davranışlarının karşı tarafı nasıl etkilediğine dikkat çeken bir terbiye tarzı ile çocukları eğitmelidirler. Arkadaşına kötü davranan bir çocuğa “yaramazlık yaptın” yerine “bak onu ne kadar üzdün” denmesi çocuklara daha fazla empati kazandırır.

    Empati yeteneği gelişmiş insanlar içinde bulunduğu sosyal çevre ile duygusal ahenk oluşturabilir ve çevrelerine kolayca uyum sağlayabilirler. Yaygın tabirle “anlayışlı insan” olmanın yolu duygusal ve zihinsel empati yaparak insanların içinde bulunduğu durumu hissedebilmek ve davranışlarını ona göre şekillendirebilmektir. Bu, yaşantının başkalarına göre belirlenmesi ve şekillenmesi anlamına gelmez. Başkalarının duygularını hissedebilmek duygusal sınırların bilinmesini sağlar. Empati kurabilen insan bu duygusal sınırları aşabilen, başkalarının duygularına dokunarak onları kazanabilen insandır.

    Empati yetisi kişilerarası ilişkiyi tek taraflı, menfaate dayalı ve bencilce olmaktan çıkararak karşılıklı anlayışa dayalı hale getirir. Bu durum insanların birbirine güven duymasını sağlar. Doktorların insanları muayene ederek hastalıklarını belirlemesi ve belirlenen hastalığa göre ilaç vermesi gibi insanın birbirilerini anlaması ve bu anlayışla hareket etmesi, karşılıklı anlayışın gelişmesi, her açıdan sağlam bir toplum için en temel etkendir. Çocuklar yanlış ebeveyn sevgisi ve korumacılığı ile zihinlerinde oluşan “dünya benim etrafımda dönüyor” anlayışına maruz bırakılmamalı, bilakis doğuştan kendilerinde var olan ‘başkalarının duygularını anlama’ yeteneği geliştirilmeli, buna bağlı olarak da etrafını okuyup yorumlayabilen bireyler olarak yetiştirilmelidir.

Yorum Gönder