Muhtesibin Evin İçinde İşi Ne

 

  
      Katip Çelebi Mizanü’l Hakk Fi İhtiyari’l Ehakk adlı eserinde kendi döneminde tartışılan birçok konuya değinir ve bu konularda kendi fikrini beyan eder. Ben işrakiyim diyerek kendi felsefi görüşünü açıkça beyan eden Katip Çelebi müspet ilimlerin medreselerde okutulmaktan vazgeçilmesini eleştirir. Günümüzde bile hala tartışılan bazı dini meselelerin ve hükümlerin kitabı meseleler ve hükümler olmadığını, mezheplerin, tarikatların kendi fikirleri olduğunu ve tartışmanın gereksiz olduğunu belirten Katip Çelebi, halkın töre ve gelenek olarak kabul ettiği davranışlara karşı şeri hüküm koymanın doğru olmadığını, ananelerden gelen davranışların bidat olsa bile caiz sayılması gerektiğini savunur.

    Katip Çelebi’nin yaşadığı 17. yüzyılda Osmanlı mektep ve medrese müfredatlarından felsefe, tarih, coğrafya hendese gibi akli ilimlerin çıkarılmasının gerekliliği tartışılır ve bu dersler birçok medresede terk edilir. Mekteplerde akli ilimler yerine sadece nakli ilimler okutulması fikrini savunan tarikat şeyhlerini ve din adamlarını “yeri göğü bilmez, cahil iken bilgin geçinenler” diye niteleyen Katip Çelebi, A’raf Suresinin “Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah’ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı?” ayetini örnek gösterir ve “yere ve göğe bakmayı öküz gibi gözleriyle bakmak sanıyorlar galiba” diyerek onları şiddetle tenkit eder.

    Töreler ve halkın alışkın olduğu yaşantı konusuna bir çok kez değinen Katip Çelebi ibadet işlerinde de ince eleyip sık dokumanın yersiz olduğunu, halkın ibadetindeki törelerden ve alışkanlıklardan kaynaklı kusurlara bakılmaması gerektiğini söyler. Katip Çelebi, İmam Gazali’nin “Ömrümüzde Hakk’a yarar iki rekat namaz kılamadık” sözüne atıfta bulunarak kulların kitaplarda yazdığı gibi hakkıyla ibadet etmeye güç yetiremeyeceğini savunur.

    Tütünün sergüzeştini de anlatan Katip Çelebi tütün hakkındaki bütün şeri hükümlere ve sebeplerine değinir. Tütün kullanmanın serbest olması ihtimalini açıklarken tütünün bir alışkanlık olduğu ve halkın alışkanlıklarından vazgeçmesinin fıtri olmadığı görüşüne yer vererek “ya yasaklamak ne maslahat içindir?” sorusunu sorar ve bu soruya şöyle cevap verir: “Başta bulunanlar bilirler ki avamın sırtından şeriatın sopasını eksik etmesinler. Bu onlara uluların öğüdüdür. Bundan dolayı görünürde yasaklamak onların vazifesidir. Onlar bu şekilde kendi üzerine düşeni yaparlar. Halka gerek olan onlara karşı açıkça içmeyerek edebi elden bırakmamaktır. Ama herkes evinde ne işlemek isterlerse işleyebilirler. Muhtesibin (halkın şeriata uyup uymadığını kontrol eden kişi) evin içinde işi ne.”

Yorum Gönder