İnsanın Allah’ı Tam Olarak İdrak Etmesi Mümkün müdür?


Her şeyden önce belirtmek gerekir ki insan aklının ve düşüncesinin Allah’ı idrak etmesi O’nun varlığı ile ilgili bir konu değildir. Nitekim akıl yolu ile yaratıcıyı kavrama peşinde olan İslam felsefecilerinin de genel itibarı ile yaratıcının varlığı ile ilgili tereddütleri yoktur. Hatta Allah’ın varlığına dair dile getirilen akli delillerin çoğu da İslam felsefecileri ve onların etkilendiği peripatetizme aittir.

Peki yaratıcının insan aklı ile tam olarak kavranması mümkün müdür? İslam felsefecileri rasyonel akıl ürünü teorik bilgilerle bu hakikate ulaşmaya çalışırken islam tasavvufuna göre aklın yaratıcıyı kavraması mümkün değildir. İbn Arabi’ye göre akıl ve aklın ürünü olan her şey beş duyu üzerine kurulmuştur. Aklın ürünü olan düşünce ve hayal gücü sadece insanın kendi nezdinde bulunan duyulardan beslenir. Oysa yaratıcı duyular ile algılanmaz. Duyu güçleri ile fikir yürüten aklın, duyuların algılamadığı yaratıcıyı kavraması ve fikir yönünden bilmesi mümkün değildir.

Ancak her akıl varlık sebebini sorguladığında bir yaratıcıya ulaşır. Bu aklın kendi gücü değil yaratıcının akla bir ihsanıdır. Yani akıl, akletme gücü bakımından değil akıl olması ve kendisine ihsan edilmesi bakımından Allah’ı bilir. Duyulardan beslenen aklın duyuların algılamadığı bir şeyi kavramaya çalışması imkansız olduğundan teorik düşünce ile Allah’ı bilmeye çalışanlar şaşırmıştır.

Peki insan Allah’ın akla ihsan ettiğinden ziyade yaratıcıyı bilemez mi? İbn Arabi’ye ve islam tasavvufuna göre Allah’ı bilmek, seyr-u süluk denilen, ruhun O’na doğru yolculuğu ile mümkün olur. En basit derecesi bilmediği konuda teslim olmak, en üst derecesi doğruluğuna kesin kanaat getirmek olan bu yolculuk esnasında insan gizli yeteneklerini keşfeder ve teorik bilgi ile değil, kendisine bahşedilen ledün ilmi ile hakikatin sırlarına mazhar olur.