Farabi'nin Es-siyasetül Medeniyye'sine dair


Düşünce dünyama zenginlik katan kaynakları bilme adına her kitaba şerh düşüyorum. Şerh düşüyorum çünkü bu kitaplar bir solukta okunacak ve okunduktan sonra bir kenara atılacak kitaplar değil.

Tercüme eserlerde tercümanın esere bakış açısının, bilgi birikiminin ve dil hakimiyetinin önemi çok büyüktür. Bu kitabı açtığınızda okuyucuyu enfes bir ön söz karşılıyor. Acele etmeden, tadı çıkarılarak okunulması gereken bu ön söz okuyucuyu konunun içine çekerek kitaba hazır hale getiriyor.

Farabi ' ye göre akıl, talim, terbiye ve kendi yetenekleri ile faal akla ulaştığında hakikati kavrar. Bu mertebeye ulaşabilen zümre birinci sınıf yani“hass”dır. Bu mertebeye ulaşamayan ve çoğunluğu teşkil eden zümre ise halktır ki Farabi onlara “amm” der.

Halkın büyük çoğunluğu yaygın görüş ve kanaatleri eleştiriye tabi tutmadan kabul ederler. Bu zümre gerçekleri sembollerle bilirler. Tabiatlarından veya sonradan kazandıkları alışkanlıklardan dolayı felsefeye yatkınlıkları yoktur ve herhangi bir konuda akli delilleri kullanarak eğitilmezler. Bu zümreyi eğitmenin en iyi yolu ikna metodudur. Bu sebeple olsa gerek cami kürsülerinde bilimsel gerçekler yerine bol bol menkıbe anlatılır.

Bu iki paragraf için “Farabi’nin felsefesinin özeti” desem ona haksızlık etmiş olur muyum bilmiyorum. Farabi’ye göre peygamberler “hass” zümredendir. Onlar akli yetenekleri ile faal akıl’a ulaşırlar ki faal akıl hakikatin bilgisinin olduğu yerdir. Hatta Farabi onu “Cebrail” olarak ifade etmiştir. Peygamberler, faal akıldan aldıkları hakikat bilgisini “amm”a ulaştırmakla görevli kişilerdir. Ancak “amm” başlangıç düzeyinde bir akla sahip olduğundan bu hakikati kavrayamaz. Bu sebeple peygamberlerin görevi eşyanın hakikatini sembollerle anlatmaktır.

Farabi’nin bu savından yola çıkarak onun bütün ibadetleri hakikate götüren veya hakikati anlatan semboller olarak nitelendirdiği sonucuna ulaşılabilir. Farabi’ye göre insanların çoğu bu sembollerle hakikati taklit derecesinde bilir. Bu semboller olmadan hakikat tasavvur edilebilir ama bilinemez. Bu sembollerle hakkı bilmek suya düşen insan görüntüsü ile insanı bilmek gibidir. Din, bu sembollerin herkesin nefsine düşen görüntüsüdür.

Filozofların muallim-i sani (ikinci öğretmen) dedikleri Farabi, gerek yukarıda ifade etmeye çalıştığım faal akla, yani peygamberlerin seviyesine ulaşmanın mümkün olduğunu iddia etmesi gerekse ölümden sonraki hayat ile ilgili görüşleri sebebiyle bazı ehl-i sünnet alimleri tarafından küfre düşmekle itham edilmiştir.

Hakikati Allah bilir.