Berber mi doktor mu?

Berber efenim berber. Hangi akıl sahibi berberin samimi ve sıcak sohbetiyle o şefkatli ellerini doktorun plastik eldivenli ellerine ve maskeli yüzüne değişebilir?


Eline plastik eldivenlerini taktı, maskesini burnunun üzerine çekti ve bir cüzzamlıya yaklaşır gibi yaklaştı, "Aaa deyin" dedi.

Neden A ki sanki? AAA.. Ayn çıkarsam da baksanız hazır feneri elinize almışken boğazdan mı çıkıyor diye geçirdim içimden. Doktor durumu fark etmedi tabii... Peltek s çıkarayım mı der gibi yüzüne baktım.

"AAA" dedi.

"Aaa" dedim. "Dilinizi dışarı çıkarın" dedi. "A a efenim ne münasebet" dedim."Beyfendi boğazınıza bakmalıyım" dedi. Dilimi dışarı çıkardım "a a a..." dedim. Ayı inine bakar gibi baktı. A... diyecektim dilim dışarda olduğu için diyemedim. "Tamam beyfendi, ağzınızı kapatabilirsiniz, boğazlarınız iltihaplanmış" dedi. "Ağzımı kapatmasam eve kadar böyle gitsem olmaz mı" diye soracaktım ama sormadım. Onun yerine "vay bee" dedim kendi kendime. Ben kalın bağırsaklarımda problem olduğu için boğazım acıyor sanıyordum.


Dışarı çıktım eczaneden ilaçları aldım. Eczacı ilaç kutularının üzerine kalın bir kalemle 1x2=3/2 gibi bir takım formüller yazdı. İçimden "len karalama da ver şu kutuyu" demek geçti ama eczaneler nezih mekanlar olduğu için demedim. Yoksa kendi nezaketimden değil.


Dönüşte berbere uğradım. Asıl terapi merkezi burasıydı. Daha içeri adım atmaz berber "abi hoşgeldin" dedi. "iki dakka şöle bi beklersen, çay söliim" dedi. İzzet ikrama bakar mısınız?


Sıram gelince berberin omuzundaki havluyla pat küt vurarak temizlediği koltuğa oturdum. Koltuk öyle doktorun koltuğu gibi sert değil. Daha koltuğa oturur oturmaz muhabbet başladı. Muhabbetten de ziyade ağzımın içine uzaktan bakıp bir ağaç parçasıyla dilimi bastıran bir yok artık başımda. Elleriyle saçımı okşayan, çenemi tutup kafamı çeviren, sol kroşe beklerken çene altımdan yukari iten, kulağımı katlayıp arkasındaki saçları kesen biri var. Berber! Hele o saç yıkaması yok mu? En pahalı şampuan kutusundan başıma döktüğü ucuz sıvı el sabunu kokusu veren o şampuanı başımda köpürtmesi, tırnaklarıyla kazır gibi saç diplerime masaj yapması...


Sonra dışarıdan, kaldırımdaki askılıktan, bir havlu alıp başımı kurulaması... Ve toz kokulu havlular...


Bir tek eksiği var efenim. Saçımı kurular ama nedense burnumun önünü tam silmez! Ancak sanmayın ki kastidir. Bu da berberin nezaketindendir. O havluyu omuzumda bırakıp kulaklarımı silmek için dolaptaki pamuğa uzanırken ben kaşla göz arasında, aynadan arkayı da kontrol ederek havluyla burnumu temizlerim.


Her zamanki gibi aynı anda iki parça pamuğu iki kulağıma tıkayıp dairesel bir iki hareket yaptıktan sonra pamuklara bir göz attı. Sonra pamuk parçalarını yere atıp saç kurutma makinesine uzandı.


Bu bölüm terapinin son bölümüydü. Önce sağa sola öne arkaya tarayarak saçlarımı kuruttu. Sonra da bir fırça alıp makineyi saçlarıma iyice yaklaştırarak şekil vermeye çalıştı. Sonra makasa uzandı, birşeyler yaptı, sonra yine makine, fırça, ve nihayet arkadan aynayı kaldırdı. Öndeki aynadan kaldırdığı aynaya baktım. Hobby jole kutusunu gösteriyordu. Olmuş babında kafayı salladım. Aynayı sağ arka taraftan tuttu. Saç kurutma makinesinin prizini gördüm. O da olmuştu. Sol taraftan tuttu. "Aaa, ağda mı o?" dedim. "Evet abi, yanak kıllarını alıyoruz" dedi.


Parfüm, kolonya, bilimum iltifattan sonra üzerimde kalan kılları da silkeleyerek kırk beş dakikadır kafama uyguladığı terapiyi çay teklifiyle sonlandırdı.


Eh, şimdi bir fenerle yüzünü buruşturarak ağzıma bakıp iki dakikada beni savuşturan mı yoksa kırk beş dakika boyunca bütün kafa hücrelerime masaj yapıp aileden biriymişim davranan mı hayırla yad edilir?


Gerçekten doktorun profesyonelliği ile berberin samimiyetini harmanlayabilen doktorlar veya berberler olsaydı herhalde tercih edilen ve hayırla anılan onlar olurdu.

Yorum Gönder