Hercai muhabbet




"Her zorba yiğitlikten dem vurur" diyor Cemil Meriç "Bu Ülke"sinde..."Yiğitlik küçültmek değil küçülmeden kurtarmaktır."


Uzun süre okumamak için direndiğim "Bu Ülke"nin sayfalarını bir bir çevirdikçe Cemil Meriç'in engin deryasına kürek çekiyormuşum gibi hissediyorum kendimi. Bir yandan o enginliğin tadını çıkarırken bir yandanda neden daha önce okumadım ki diye hayıflanıyorum.

Kitap okuma oranının çok düşük olduğu ülkemizde bilgi, genel kültür ve bunlara bağlı olarak analitik düşünme seviyesi maalesef düşüktür.


Özellikle din adına bilinenlerin sığ ve kulaktan dolma ilmihal bilgilerinden öteye geçememesi, inancın ve itikadın şuurdan yoksun olması cehaleti gidermekten ziyade katlamış, ve dini şahsi menfaatler için kullanılır duruma getirmiştir.

Televizyonlarda sohbet eden din adamlarına sık sık sorulan "anneme zekat verebilir miyim, babama fitre verebilir miyim, kaynanamın altınlarımı vermemesi günah mıdır?" komşum beni rahatsız ediyor günah mıdır?" nevinden sorular bunun apaçık göstergesidir.


Neredeyse hiç okumayan halkı, ilim sahibi olanlar değil demagoglar yönlendirir, yönetir. Kendisini eğitemeyen beyinler düşünmek ve çıkarımlar yapmak yerine demagogların basit ama kurnaz ifadelerine takılıp kalırlar.

Bu yüzden olsa gerek televizyonlardaki tartışma programlarında akademik ünvanı olan ve bilgi veren yani aydınlatan değil, yüksek sesle demagoji yapan, kendince taşı gediğe koymaya çalışan haklı görülür ve benimsenir.

Herkesin aynı değerleri paylaştığı ve birbirini anladığı bir toplum hayal etmek yersiz ve saçma olsa da kültür ve eğitim seviyesi yüksek, değişik inanç ve düşünceye saygı gösteren bir toplum her düşünceden insanın hayalini kurduğu toplumdur.

Eğitim ve anlayış seviyesi düşük, cahil kalmış toplumlarda farklılıklar zenginlik olmaktan ziyade problem olabilir. Çünkü cehalet toplumun üzerine dökülmüş benzin gibidir. Ufak bir kıvılcımla bile kavga ve kargaşa başlar, toplum tokpekün ateşe sürüklenebilir.

Farklı değerlere sahip insanların birbirini anlaması o insanların eğitim seviyesiyle mümkündür. Eğitim olmadan aynı dünya görüşüne sahip iki insanın bile birbirini anlaması mümkün olmayabilir.

Ömer Seyfettin'e ait "alime cahil ile reftar etmek cehennem ateşinden beterdir" temalı bir hikaye hatırlıyorum ki oldukça manidardır. Devlet işinde görev almak istemeyen bir alim bir cahil bir çoban ile aynı hücreye konulur. Cahil çobanın her türlü çıkışı karşısında alim susmayı tercih eder. Günün birinde çoban alime bakarak hüngür güngür ağlamaya başlar. O ana kadar tek kelime etmeyen alim çobana acır ve derdini paylaşmak maksadıyla neden ağladığını sorar. Çoban "senin sakalını görünce keçilerim aklıma geldi de ondan ağlıyorum" der.


Bu hikayeyi de nazara alarak Cemil Meriç gibi birçok alimimizin ve aydınımızın yalnız yaşayıp yalnız ölmeye mahkum olduklarını düşünüyorum.

Bilginleriyle, o kocaman servetleriyle yalnızlık! Ama ne acı yalnızlık!

Yorum Gönder