Emekliliğe Dair Üç Beş Lakırdı


"Otuz beş yaş" meşhurdur. "En az otuz beş yıl daha yaşarım" tesellisi ile yazılmıştır. Ama şairi Cahit Sıtkı 48 yaşında ölmüştür. Takdir-i ilahi işte...

Gerçi 35'i çoktan geçtim ama ne zaman yaş otuz beş dense aklıma emekliliğim geliyor! Yaş 37! Eğer şair gibi yolda yakayı Azrail'e kaptırmazsam emekli olmama daha 28 sene var!!! "Yuh demek ayıp baba diyor kızım" ama "yuh" diyesi geliyor insanın! Şairin hesabına göre emeklilikten sonra 5 yılım kalıyor. Bir mezar yeri bulmak için yeterli bir zaman!

Mesleğe başladığımda etrafımdakilere "Kendimi 40 yaşında kara tahta başında elimde tebeşirle simpıl pirezınt tensi anlatırken hayal edemiyorum demiştim! Yıllar ne çabuk geçti. Kırka merdiven dayadığım bu günlerde kendimi 50 yaşında akıllı tahta başında simpıl pirezınt tens anlatırken hayal etmekten korkuyorum!

"Yeniden dünyaya gelseniz hangi mesleği seçerdiniz?" diye tuhaf bir soru vardır ya! "Leyn" derdim ben. "Yine beni dünyaya çalışmaya mı göndereceksiniz! Gitmiyorum kardeşim! Dünyevi sistemlere ayak uydurup ay başını veya emekliliği bekleyerek ömrümü geçirmektense burada kalıp sizinle uğraşırım daha iyi!"

İyisi mi gün sayıp, emeklilik ikramiyesini düşünüp, sonrası için hayal kurmak yerine ölümü düşünüp, onu bekleyip ondan sonrasının hayalini kurmak.

Evet evet, bu daha mantıklı.

Ve aslında olması gereken...

Hem kim bilir ölüm emeklilik kadar bekletmez belki.

Üstelik primleri düzgün ödenirse ikramiyesi hayli yüklü olacaktır eminim.

Ha! günümü mü merak ediyorsunuz?

Sayılı...

Yorum Gönder