Her ne kadar bazı forumlarda, sözlüklerde ve topluluklarda Nietzsche'yi okumak, ve onun felsefesini bilmek entelektüel bir seviye göstergesi olsa da bana göre sarhoş muhabbetinden daha fazlası değil.
Okuyorum... Okudukça hayret ediyorum. Hayret ettiğim şeyler Nietzsche'nin yazdıkları değil, onun bu saçma sapan fikirleriyle insanların nasıl oyalandığı.
"Tanrı öldü" diyor Nietzsche. Bir peygamber edasıyla aforizmalar şeklinde fikirlerini sıralıyor. Kendi üstün insan modelini anlatıyor. Sigmund Freud'un meşhur "id, ego, süperego" üçlemesindeki id'i ön plana çıkarıyor. "Kendinizi sevin, bedeninizi sevin, ruhun değil bedenin huzuru önemli, ruh sefil bir varlıktır." diyor.
Aykırı fikirlerle dolu olan kitap, toplumun dini, ahlaki ve kültürel yollarla kabul ettiği ve hallettiği birçok meseleye sığ, basit, dayanaksız sarhoş nasihatini andıran fikirlerle yeni yorumlar getiriyor.
Bu kitabı okumayı övünç meselesi sayan entelektüeller, Nietzsche'nin kadınlar hakkındaki görüşlerini biliyorlar mı merak ediyorum. Kadına şiddeti zaman zaman dine dayandırmaktan çekinmeyen bu çağdaş insanlara Nietzsche'nin kadınlar hakkındaki düşüncelerini hatırlatayım.
"Kadının ruhu sığdır. Kadın şeref nedir bilmez. Kadın boyun eğmeli, Kadında her şeyin tek hal noktası vardır. Bu gebeliktir. Kadının yanına giderken kırbacını unutma." diyor Nietzsche. Hani "Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etme." diye bize yakışmayan ve bizden olmayan bir söz varya... Nietzsche'nin kadınlar hakkındaki görüşü tam olarak bu. Enteresan değil mi?
Hz. İsa için "eğer çarmıha gerilip erken yaşta öldürülmeseydi söylediklerinin hepsinden vazgeçecek benim çizgime gelecekti çünkü İsa iyi bir adamdı." diyen ve peygamberlerle aynı çizgideymiş gibi nasihat eden Alman filozof (!) bir papazın oğludur. Üst insan olmayı hedefleyen Nietzsche alkolik ve kavgacı biriydi. Evlilik tekliflerinden hep red cevabı alan Nietzsche bir genelevden kaptığı cinsel bir hastalıkla (sifilis, frengi)tüm zihinsel fonksiyonlarını kaybederek bitkisel hayata girdi. Bu durum ölümüne kadar (on yıl) sürdü.
Kadınlarla olan ilişkisi hakkında buraya yazamadığım vahim iddialar olan Nietzsche'nin, kendi hedefi olan üst insan modeline yaklaşması şöyle dursun, normal insan olmakta bile hayli zorlandığı kanaatindeyim. Onun safsataları "öğreti" olmaktan ziyade "eğreti"dir. Safsata olarak nitelendirdiğim, hiçbir ahlaki değer tanımayan bu fikirleri bilim, felsefe ve sair başlıklar altında insanlara öğretmeye çalışmak, hele o fikirlerle dini değerlere saldırmak budalalıktır.
Aforizmalar (özdeyişler) şeklinde yazıldığı için Nietzsche'nin kitaplarının edebi değer taşıdığı düşünülmektedir. Bu yüzden edebiyat dünyasında da onun ismiyle karşılaşırız. Belki onu olması gerekenden daha fazla meşhur yapan budur.
*26.08.2012 tarihli yazı