"Müptela-i derd-i gam bulsam melalim söylerem
Ehl-i hale rast gelsem hasb-i halim söylerem"
Dert müptelası olmuş birini bulsam ona derdimi anlatırım, halden anlayan birisini bulursam ona da halimi anlatırım diyor Behişti Ramazan Efendi. Ve devamında;
Kanda bir divane bulsam eylerim arz-ı cünun
Hem demim ehl-i kemal olsa kemalim söylerem
Delinin tekini bulsam ona kendi deliliğimi, kamil bir insan bulsam ona kendi kemalimi anlatırım diyerek yaklaşık 450 sene öncesinden hislerime tercüman oluyor.
Bu pazar Çorlu Vaizi Behişti Ramazan Efendi'nin Divanı'nı karıştırırken ben de onun gibi bir hem demimi bulup onunla Behişti Divanı'nın güzelliğini paylaşmak istiyorum ama nafile. Çaresiz klavyeye sarılıyor, onun en güzel gazellerinden birisini buraya yazıyorum.
Sâyesinde ne görürsin ki her ân beslersin
Ey bahçevan, her gün selvi (veya gelip geçici dünya malı) beslersin. Selvinin (veya dünya malının) meyvesi yoktur. Onun sana ne faydası var ki her an onun üzerine titrersin?
Ehl-i dünyâya eyâ cân yidüren bî-idrâk
Âlem-i bâkîyi korsun güzerân beslersin
Ey ömrünü dünya işlerine harcayan şuursuz! Ebedi alemi elde etmek varken sen gelip geçici şeylerin peşinde koşuyorsun.
Nefsünün virme murâdını yeter terbiyet it
Nefsünün virme murâdını yeter terbiyet it
Ki sakın kendün içün şîr-i jiyân beslersin
Canının her istediğini yapma, her muradının peşinden koşma. Nefsini terbiye et, ona neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğret. Öğret ki nefsin kükreyen bir aslan gibi senden sürekli dünyayı istemesin.
Ne şikâr eyledün ey şâh-ı cihân âlemde
Buncadan ata biner tazı togan beslersin
Bir avcı gibi ata biniyor, tazı, doğan besliyor, dünya nimetlerini elde etmek için her şeyi yapıyorsun. Cihanın şahı olsan bile ey avcı, bu dünyadaki kazancın nedir?
Cîfe-i dehre Behiştî eger oldunsa harîs
Tavr-ı insânı koyup it gibi cân beslersin
Ey Behişti, eğer bir leş hükmünde olan dünya malına tamah ediyorsan bil ki leş peşinde koşmak insani bir tavır değildir. Sakın ola ki insaniyetini unutup leş peşinde koşan köpekler gibi dünya malına tamah etme.