Ben Melamet Hırkasını...

Ben melamet hırkasını kendim giydim eğnime

Ar-u namus şişesini taşa çaldım kime ne


Müzeyyen Senar’dan Müslüm Gürses’e kadar bir çok sanatçıdan dinlediğimiz ve artık aşinası olduğumuz Kul Nesimi’nin bu dizeleri birbirine zıt iki kavram içermektedir; Melamilik ve hırka.

İslam tarihinin erken dönemlerinde insanların dini algılama ve yaşama yöntemleri tarikatların esasını oluşturmuştur.

Nefsi arındırmak ve hakikate ulaşmak için dünyaya, hatta ukbaya dair herşeyin terk edilmesi gerektiği anlayışı ile İslam tasavvufu şekillenmiştir. Nakşibendi tariki bunu şu şekilde düsturlaştırmıştır;


Der tarik-i Nakşibendî lâzım âmed çâr terk

Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk.


Nitekim Yunus Emre’nin de;


Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri

İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni


mısraları ile tasavvufun terk-i ukba anlayışına vurgu yaparak o mertebeyi geçtiğine işaret eder.


Tasavvufta ilk terk dünyadır. Bu sebeple tasavvuf ehli bir ihtiyaç olan giyinme için fakirlerin, kölelerin giydiği “suf” denilen yün bir hırka ile yetinmişlerdir ve bu hırka tasavvufun sembolü olmuştur. Tasavvufa gönül verenlere “sufi” denilmektedir ki bu kelimenin de hırka için kullanılan “suf” kelimesinden geldiği iddia edilmektedir.



Her tarik kendi hırkasını, tacını, hırkasının rengini, virdini belirleyip mensuplarını bu sembollerle ayırırken bunların tamamına karşı çıkan, ibadetini ve virdini gece yapıp gündüz insanlar arasında bir insan olmayı tercih eden farklı bir grup ortaya çıkmıştır ki işte onlar melamilerdir.


Melamilik, tarikat ehlinin toplumda insanlardan farklı bir yol ve görünüş izlemesini doğru bulmaz. Onlar da tasavvuf ehli gibi hakikatin peşindedir ve onlar da hak yolunda meratib katederler. Bunu yaparken gösterişten ve gözden ırak yaparlar, halka hissettirmezler. Bir melami mertebesi ne olursa olsun insanlar içinde bir insandır. Bu sebeple onları toplumdan ayıracak olan hırka veya tac gibi sembolleri yoktur. Mertebelerini asla bildirmezler. İbn-i Arabi kitaplarında melamilikten en üstün yol olarak bahseder ve onların kutuplara ihtiyacı olmadığını söyler.


Ancak zamanla hem tasavvuftaki hırka hem de melamilik, insan elindeki her şey gibi, aslından uzaklaşmaya başlamıştır. Başına tac dedikleri sarığı sarıp üzerine suf denilen hırka ile dolaşan herkes kendini derviş gibi görmeye başlamıştır. Nitekim Yunus Emre;


“Dervişlik olsaydı tac ile hırka

Biz de alır idik otuza kırka”


diyerek bu duruma işaret etmiştir.


Melamiler insanlar içinde bir insan olmayı ve melamiliği gizlemeyi o kadar abartmışlardır ki ahalinin işlediği günahları işlemeyi mübah saymışlardır. Bu sebeple olsa gerektir ki kul Nesimi, ar-ü namus şişesini taşa çaldığını söylerken yaptığının aslında gerçekten arı (utanma) veya namusu önemsememek olmadığını, bir melami gibi bu kavramlara ancak günahkar halk kadar değer verdiğini anlatmak istemiş, bunu “ben melamet hırkasını kendim giydim eynime” diyerek ifade etmiştir. Kul Nesimi şiirine “melamet hırkası” giydirdikten sonra dini çevreler tarafından hoş karşılanmayan, ayıp veya günah görülen durumları istediği gibi yapabileceğinden bahisle “kime ne” der:

Sofular secde ederler

Mescidin mihrabına

Yâr eşiği secdegâhım

Yüz sürerim kime ne

Gâh çıkarım gökyüzüne

Hükmederim kaftan kafa

Gâh inerim yeryüzüne

Yâr severim kime ne


Kelp rakip böyle diyormuş

Güzel sevmek pek günah

Ben severim sevdiğimi

Günah benim kime ne


Nesimî'ye sordular ki

Yârin ile hoş musun

Hoş olayım olmayayım

O yâr benim kime ne.


Kul Nesimi “Gah çıkarım gökyüzüne, hükmederim kaftan kafa” diyerek melamilikteki mertebesini bildirir ve sıradan biri olmadığına dikkat çeker. Ancak melamilik gereği insanlar içinde bir insan olduğunu da “gah inerim yer yüzüne yar severim kime ne” şeklinde ifade eder.


Kul Nesimi hakkında 17. Yüzyıl Bektaşi şairi olmasından başka yaşantısı hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. Bu sebeple onun gerçekten tasavvuf ehli biri olup olmadığını bilmiyorum. Amacım da Kul Nesimi Hakkında bilgi vermek değildi zaten. Ben sadece herkesin bildiği, birçoğunun yanlış telaffuz ettiği “ben melamet hırkasını” dizelerindeki melamiliğin ne olduğunu anlatmaya çalıştım.


Hepsi bu.


Yorum Gönder