Tabula Rasa, Adab-ı Muaşeret ve Vaftiz Suyu

Mektebin mustatil bahçesinde berkemal vaziyeti korumak için bir sağa bir sola dolaşıyor idim. Nöbetçiydim yani...Talebe milleti her zamanki gibi değil de şimdiki zamanki gibi bağırıp çağırıp, koşup eğlenip gönüllerini hoş tutuyorlar idi.

Basket potasının gölgesinde dondurma yiyen gruba dikkat ettim. Kimisi dondurmalarını bitirip kutularını oracığa atıverdi. Kimi potanın direklerinin arasına sıkıştırdı, kimi daha da pervasızca davranıp etrafa savurdu. Bazıları da boş kutuları havaya atıp düşen kutuya rövaşata yapmaya kalkıştılar. En duyarlısı etrafa bakınıp kendisini gözetleyen olmadığından emin olduktan sonra yavaşça kutuyu ayaklarının dibine bıraktı.  İki metre ötedeki çöp kutusuna baktım. Dili olsaydı çöp kutusu olduğuna bin şükür ederdi.

Bu öğrenciler belkide gözlerini bu okulda açtılar. Ve o andan itibaren de edep, ahlak ve adab-ı muaşerete dair sürekli eğitildiler, uyarıldılar, ikaz edildiler. Bunca telkine rağmen bu davranışın sebebi nedir deyü düşünüp hayıflandım.

Sokakta çöp kutusu bulamadığında çöpünü cebine koyup evine getiren biri olarak acaba dedim kendi kendime... acaba bir insan hiç eğitilmese iki metre ötede çöp kutusu varken etrafa çöp atar mı?

Futbol sahasında top oynayan öğrencilerin sin harfine çok yüklenip çeşitli hayvanat türleriyle biribirlerine seslenmeleri aklıma daha da tuhaf şeyler getirdi.

Acaba insan fıtrat olarak temiz mi yaratılmıştı? Yoksa hristiyanlıktaki gibi aslında her insan günahkar mıydı? Herkesin vaftize mi ihtiyacı vardı?

Masallar ve filmler hariç dünyada kötülük öğreten okul ve öğretmen yoktur. Kötülükten kastım başkasına kötülük etmek değil ahlak bozukluğudur. İnsan sürekli iyiye yönlendirilir ve insana öğretilen herşey insanidir.

İnsanın insanlığı öğrenmesi için çok büyük emek ve sermaye gerekirken kötülüğü ikincil veya üçüncül etkenlerden kendi kendine öğrenmesi fevkalade düşündürücüdür.

John Locke'ın "tabula rasa"sına güzel ahlak adına yazılan yazının hiçbir önemi yok demekki.

Sahada yankılanan sin sesleri Bandura'nın sosyal öğrenmesini aklıma getirdi.

Okulumuzda hiçbir öğretmenin sağa sola çöp atmadığını düşünerek sosyal öğrenmenin öğretmenler vesilesiyle mümkün olamayacağını düşündüm. Evet ortada bir sosyal öğrenme vardı. Ancak bu öğrenme öğrenen kişinin algısıyla sınırlıydı.

Basket potasının etrafındaki çöplere baktım. Her şeye rağmen sosyal öğrenmeyi kullanayım, model olayım dedim. Yerdeki dondurma kutularını toplamaya başladım. Dondurma kutularını yerlere atan öğrenciler futbol oynamak için hazırlık yapıyorlardı. Benim çöp toplamaya başladığımı görünce bir iki tanesi bana yardım etmek için hareketlendi.

Demekki oluyormuş dedim içimden. Yardım etmeye hazırlanan öğrenciler gruptan ayrılırken geride kalanların "olm hadi lan, hoca topluyo zaten. geç kaleye" demeleri üzerine sosyal öğrenme yarım kaldı,sosyal dejenereye dönüştü.

Canım sıkıldı. Çöp toplamayı bıraktım. Bandura bandura ye beni şarkısıyla yetişen bir nesle Bandura'nın sosyal öğrenme kuramının pek tesir etmeyeceğini biliyordum zaten.

Aklıma İvan Pavlov ve köpeği geldi. Şartlı öğrenme! İyi fikirdi. Derhal öğrencilerin elindeki topu alarak çöplerini toplamadıkları takdirde toplarını vermeyeceğimi söyledim.

Öğrenciler saniyeler içinde etraftaki bütün çöpleri topladılar.

Problem çözülmüştü ama Ausubel'in istediği anlamlı öğrenme gerçekleşmemişti.

Bu öğrenme öğrencinin zihninde ancak şu şekilde yer bulabilirdi.

"Eğer menfaatlerine ters bir durum söz konusuysa yerlere çöp atma."

Anlaşılan John Locke'nin tabula rasasını (boş levha) Bandura'nın sosyal öğrenmesi karmakarışık hale getiriyor, Ivan Pavlov'da köpeğinden ilham alarak bu karma karışık levha üzerinde etki tepki deneyleri yapıyordu.

Hava çok sıcaktı ve benim olayları analiz biçimim dış etkenlerden etkilenmeye başlamıştı. Acaba "havanın sıcaklığı arttıkça şaçmalama katsayısı yükselir" diye bir kuram mı geliştirseydim ne?


"Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar, sonra onu terbiye eden ana-baba, Yahudi iseler Yahudi ahlakıyla; Hıristiyan iseler Hıristiyanlıkla, ateşperest iseler Mecusilikle ahlaklandırır."(BUHARİ) hadisini hatırladım.

Ve sustum.

Yorum Gönder