Yavuz Sultan Selim




9. Osmanlı padişahı.
Adı üstünde. 'Yavuz Sultan'.
Padişahlıktan önce uzun süre Trabzon valiliği yapmıştır. Oğlu Kanuni Sultan Süleyman da bu bölgede doğmuş, büyümüştür.

Trabzon ve çevresine Kuman Kıpçaklarını, Giresun ve çevresine ise Çepnileri yerleştirerek dedesi Fatih Sultan Mehmet'in siyaseti olan Türkleştirme siyasetini devam ettirmiştir.

Annesi Gülbahar Hatun'un kabri Trabzon'dadır. Rivayete göre Şehzade Selim'i görmek üzere İstanbul'dan gemiyle yola çıkan anne Gülbahar Hatun Karadeniz açıklarında fırtınaya yakalanır. Fırtınadan kurtulursa ayak bastığı toprakları vakfedeceğini dile getirerek dua eder. Bu günkü adı Vakfıkebir olan Trabzon'un ilçesine ayak basar ve o bölgeyi halka vakfeder. Vakfıkebir isminin hikmeti budur.

Yavuz Sultan Selim sadece Trabzon'da değil sancağa bağlı olan Kuzeydoğu Anadolu'daki gelişmeleri takip eder. İran Şahı Şah İsmail'in Anadolunun iç bölgelerinde şiiliği yayma faaliyetlerinden rahatsız olup duruma el koyması işin babası 2. Beyazıd'a bir mektup gönderir.

Şah İsmail kurduğu ordusuna kırmızı (kızıl) başlık giydirmiştir ki 'kızılbaş' kelimesinin aslı budur. İran şahı kurduğu bu orduyla Anadolu'da ahkam kesmekte, hem gövde gösterisiyle hem de propaganda ile şiiliği yaymaya devam etmektedir.

Osmanlı Padişahı 2. Beyazid bu konuda herhangi bir tedbir görmemiştir. Bazı sancak beyleri yerel imkanlarıyla Şah İsmaile karşı koysalarda başarılı olamamışlardır. Kanaatimde zaman zaman kullandığımız 'Bu kadar kızılbaşa neylesin Ali Paşa' tabiri o sancakbeylerinden birine aittir.

Bu durumdan fevkalade rahatsız olan Yavuz Sultan Selim babasının mektuplarına cevap vermemesi ve Anadoludaki şiilik faaliyetlerine kayıtsız kalması sonucu İstanbul'a giderek saltanatı devralmıştır.

8 yıl tahtta kalan padişahın bütün ömrü seferlerde geçmiştir. İlk olarak Şah İsmail tehlikesini bertaraf etmiş daha sonra Mısır'a yürüyerek halifeliği ele geçirmiştir.

Ordusuyla geçilmez olarak nitelendiren Sina Çölü'nü bir gecede geçen Yavuz Sultan Mısır'ın hazinelerini İstanbul'a taşımış ve muhteşem yüzyıla zemin hazırlamıştır.

Çıkılan yorucu ve uzun doğu seferinde padişah Mısır üzerine yürümeden önce askerlerine hitap etmiş, yorulan, eşinin avradının yanına dönmek isteyenler dönebilir diyerek askere seçim hakkı tanımıştır. Bunun üzerine bazı askerler sefere katılmayarak geri dönmüşlerdir.

Ancak geri dönen askerler savaştan geri durmanın vicdani rahatsızlığını yaşamışlar bunu gidermek içinde dönüş yolu üzerindeki bazı nehir ve çaylara köprüler yaparak hayır işlerinde bulunmuşlardır.

Mısır seferi sırasında nehirler üzerine kurulmuş köprüleri gören Yavuz Sultan Selim köprüleri geri dönen askerlerin yaptığını öğrenince

"Geçme namerdin köprüsünden sular aparsın seni"

diyerek köprüden geçmemiş atını suya sürmüştür.

Yapılan fetihler, mısır hazinesi, çok sayıda bilim adamı ve halife ünvanıyla İstanbul'a geri dönen Yavuz Sultan halkın teveccühünden sakınmak için şehre gece girmiştir.

Sırtında 'şirpençe' denen bir yara çıkmış bu hastalık onu yatağa düşürmüştür.

Ölüm vaktinin geldiğini anlayan ulu hakan yanından ayrılmayan Hasan Can'a durumunu sormuş, Hasan Can'ın 'Hünkarım Allah'la olma vakti geldi' sözüne celallenmiş, 'Bre Hasan sen şimdiye kadar bizi kiminle bilürdün' diye tepki göstermiştir.

Padişahın isteğiyle Hasan Can 'Yasin' suresini okumaya başlamış padişah kendisine eşlik etmiştir. Ancak sureyi bitiremeden ruhunu Hakk'a teslim etmiştir.

Sadece 8 yıl tahtta kalıp adını 'YAVUZ' diye tarihe yazdırabilen başka bir hakan yoktur!

Yorum Gönder