Ne zamandan beri müslümansın?


Efendim bendeniz vakti zamanında bir teşehhüd mikdarı, belkide bir sünnet-i gayri müekkede miktarı hatta daha ziyadesi, bir teravih miktarı sibyan mekteplerinde talim ve terbiye görmüş idim.

Bu devirde de sibyan mektebi olur mu demeyin. Daha düne kadar özellikle Anadolu'da Osmanlıdan kalan, genelde cami ve mezarlıklara yakın olan sibyan mektebi binalarında, o mekteblerde yetişmiş mekteb hocaları cumhuriyetin tedrisat kanunu dışında yazları dini eğitim veriyorlardı.
Her gün elifba cüzümüzü alarak mektebin yolunu tutuyor huruf-u Kur'an öğreniyor, dini ilimleri talim ediyor idik. Üst katı tabutluk olan mektep binasının alt katında duvar diplerine betondan sedir şeklinde yapılmış ve üzerine tahta konulmuş oturma yerlerine yan yana oturuyor hocamızı beklemeye koyuluyor idik.
Binanın katları kalın tahtalarla ayrılmış, ancak bir köşede üst katın görülebileceği bir boşluk bırakılmıştı.
Bu bekleyiş esnasında o boşluktan üst kattaki tabutlara bakıp ürperenler olduğu gibi oradan ikinci kata çıkıp tabutların arasında muziplik yapanlarda yok değildi.
Uzun etmeyeyim, hoca gelir iki pencere arasındaki minderine oturur ve sırayla bizleri çağırarak öğleden önce elifba cüzünü, öğleden sonra da çeşitli dini ilimler talim ettirirdi.
Yine böyle bir günde ders sırası bana gelmiş idi.
Elifba cüzümü aldım, korkak ve ürkek tavırlarla önünde uzun bir fındık çubuğu olan aksakallı hocanın dizinin dibine oturdum.
Yaprakları sararmış elifba cüzümü açıp işaret parmağımla kocaman harfleri göstererek okumaya başladım.
-elif
-hı
-be
-hıı
-se
-hııı
Her harften sonra hocanın tasdik mahiyetindeki “hı” sesini duyuyor bir sonraki harfi söylüyordum.
Haftalardır veremediğim birinci dersi vermiş ikinci derse başlamış idim. İkinci ders harfleri tasvir ediyor idi. Sibyan mekteplerinin müfredatı böyle idi.
-‘Elif' çubuk gibi
-hı
-‘Be' çanak gibi, ‘se' ona benzer ‘te' de ona benzer.
-cim….
Cim harfinin neye benzediğini unutmuştum. Anlaşılan bir hafta da bu dersi talim edecektim. Ama ne gam… Birinci dersi geçmiştim ya… Mükâfat olarak o gün öğle vakti hocanın abdest suyunu almaya ben gittim.
Öğleden sonra sıra yine bana gelmişti.

Hocanın yanına yaklaşıp diz çöktüm.
-Hangi derstesin? Diye sordu.
-Birinci dersteyim, dedim.
- Ne zamandan beri Müslümansın? Diye sordu.
-Galu bela'dan beri, dedim.

Birinci ders hep böyle başlardı.

-Galu ne? Bel ne?

Cevabı şiir gibi okumaya başladım.

- Gale Allah, Bel Muhammed
Hazreti Allah
Hazreti Ademi
Kuru balçıktan
Halk eyledi
Meleklerine
Emreyledi
Varın şu Ademi sıvarın dedi.
Onlarda vardılar sıvardılar
Sağından beyaz
Solundan kara
Huruc eyledi
Ol vakitte
Hakk Hazretleri buyurdu ki
Elestü bi rabbikum
Yani ben sizin
Rabbiniz ve halıkınız
Değil miyim dedi.
Onlarda dediler ki
Galu bela!
Sen bizim
Rabbimiz ve halıkımızsın
Ol vakitten beri müslümanım Elhamdülillah!

Hocanın “hı, hı” şeklindeki tasdiklerinden doğru okuduğumu anlamıştım. Bu gün benim günümdü. Bu dersi de vermiştim. Hoca bir sonraki dersi sordu.
-Otuziki farzı say bakalım!
Bir sonraki ders ‘otuziki farz'dı.
Birinci dersten aldığım cesaretle otuziki farza başladım.
-Otuziki farzı
Bileyim dersen
Cümlesi otuziki
Onikisi namazda
Altısı…
Altısı nerdeydi? Bu dersleri okurken genelde yaptığımız ritmik bir şekilde ileri geri sallanmayı bırakıp ‘Altısı nerede hocam' der gibi yüzüne baktım.
-Git öğren de gel, dedi.

Gittim, öğrendim… Ve hala öğrenmeye devam ediyorum.

Her ne kadar İslam fıtratı üzerine doğduğumuzu sonradan derk etsem de “galu beladan beri” Müslüman olduğumuzu o mekteplerden öğrendim.
O mektepleri küçümseyip orda öğrenilenleri gericilik olarak değerlendirenler olabilir, olacaktır ki böyle iddia ve ithamların gözümde zerre kadar önemi ve değeri yoktur.
Ben buyum. (toplum olarak biz buyuz aslında) Benim aslım, neslim geçmişim bu. Ben sahip olduğum bu değerlerle benim. O değerlere küfrederek ben kendim olamam!
O mekteple, o değerle ve böyle bir geçmişe sahip olmakla gurur duyuyorum!

Yorum Gönder