Gezici vaiz ile köylü


Efenim vakt-i zamanında Devlet-i Ali Osmani, memleketin bilcümle yerine seyyah vaizler gönderirmiş ki ahali dinini diyanetini öğrensin, sormak istediğini sorup sualine cevap bulup mutmain olsun.

Bir cuma günü işte bu vaizlerden birinin yolu bir köye düşmüş. Aramış sormuş, köyün camiini bulmuş. Bakmış ki mübarek Cuma günü camide bir kişiden başka vaaz edecek kimse yok. Vaiz kendisine hoşgeldin diyen köylü adama şaşkınlıkla neden camide kimse olmadığını sormuş.

-"Efenim" demiş adam. "Köylü bir cenaze için başka bir köye gitti. Geleceğinizden kimsenin haberi yoktu. O yüzden camimiz boş kaldı."

Vaiz 'ne baht' diye teeccüplenip ne yapacağını düşünürken yanında elpençe duran adama sormuş:

- "Ne yapayım ben şimdi? Onca yol yürüdük vaaz için ama camide kimse yok. Geri mi döneyim, ne dersin?"

-"Estağfirullah" demiş köylü. "Ben bir köylüyüm, siz ise alimsiniz. Ne yapacağınızı söylemek benim haddim değil. Ancak ben bir seyis (at bakıcısı) olarak ahırdaki kırk ata yem vermek için ahıra gitsem, görsem ki ahırda sadece bir at var, kırk at yok diye o bir atın yemini vermeden geri dönmem."

Vaiz, alim adam, köylünün "cemaat yoksa bana neden vaaz etmiyorsun" demek istediğini anlamış. Almış köylüyü karşısına başlamış vaaz etmeye...

Bir saat, iki saat, üç saat...

Köylü iyice sıkılmış... Sonu gelmeyecekmiş gibi görülen vaaz nihayet bitmiş. Görevini yerine getirmenin mutluluğunu yaşayan vaiz köylüye:

- "Bir kişi de olsa vaazımı yaptım, bu mesuliyetten kurtuldum. İyi oldu değil mi?" diye sormuş.
Köylü cevap vermiş:

- "Efenim siz alimsiniz, mukakkak ki benden çok daha iyisini bilirsiniz. Malum, ben bir seyisim. Eğer kırk ata yem vermek için ahıra gitsem ve ahırda sadece bir at bulsam muhakkak ki 'ahırda kırk at yok' diye dönüp gelmem. O bir atın yemini veririm. Ancak kırk at için götürdüğüm yemin hepsinide o bir ata vermem" demiş.

Yorum Gönder